Venedik
Şehrin o puslu havası değildi sadece içindeki hüznü kamçılayan. Birbirini kucaklayan daracık sokaklar, şehrin gözyaşlarına kurban edilmişti sanki kanallar boyu. O gözyaşları ki; yüz yılların yorgunluğunu taşıyan bir sanat şaheserine can veriyordu adeta. Uçan martılara baktı. Kenardan süzülerek giden gondoldaki sevgilileri gördü. İnsan kalabalığında kaybolmuş ruhları hissetti. Ona can veren can suyuna batan koca bir şehir… İnsanları, anıları, binaları, sevdaları, acıları…Yükü ağır gelmiş, doğru; ama belki de binaların yükünden daha ağırdır, insan yükü …Venedik…